Atatürk
BASIN AÇIKLAMASI
Tarih: 10.12.2025 | Okunma Sayısı: 18

10.12.2025 tarihinde İnsan Hakları Komisyonunca 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü kapsamında baro hizmet binamızda basın açıklaması düzenlenmiştir. 

 

BASIN AÇIKLAMASI

Kıymetli hemşehrilerimiz, değerli basın mensupları,

Bugün 10 Aralık insan hakları günü olması nedeniyle hem hemşerilerimiz de hem de sesimizin ulaşacağı her yerde bir farkındalık oluşması amacıyla açıklamalarda bulunmak istiyoruz
Bizler Denizlili Avukatlar olarak birer hukuk insanı olmanın bilinciyle ülkemizde ve dünyada yaşanan insan hakkı ihlallerine kayıtsız kalamayacağımızı açık ve net bir şekilde belirtiyoruz.
Gerçek şu ki günümüzde en ağır insan hakları ihlallerinin yaşandığı yer Gazze’dir. Bugün Gazze halkı, İsrail’in mevcut yönetiminin uygulamaları nedeniyle en temel insan hakkı olan yaşam hakkının çok ciddi seviyede ihlal edilmesi ile karşı karşıyadır. Ne yazık ki yaşam hakkı tecavüzlerine çok acı verici şekilde çocuklar da doğrudan maruz kalmaktadır. Sayıları milyona varan oranda yerinden edilen insanlar barınma ve gıda sorunlarıyla boğuşmaktadır. İsrail hapishanelerinde psikolojik ve fiziksel işkencelerin yapıldığı İsrail medyasına dahi yansıyan hadiselerdir. Tarihte ilk kez insanlığa karşı suç eylemleri ekranlardan canlı olarak takip edilebilmekte, Gazze halkının insan olmanın onurundan kaynaklanan en temel hakları yok sayılmaktadır.

Dünyada insan hakkı ihlallerinin yaşandığı yerlerden biri de doğu Türkistan Topraklarıdır. Dil, din ve kültür birliği içinde olduğumuz çoğunlukla Uygur Türklerinden oluşan Doğu Türkistan halkının mevcut Çin yönetiminin asimilasyon politikasının kurbanı olduğu, uluslararası insan hakları kuruluşlarının raporlarında açıkça görülebilmektedir. Çin rejiminin “Çinleştirme” politikasına maruz kalan Uygur Türkleri gerek dillerini konuşmakta gerekse de dinlerini yaşamakta özgür bir hayata sahip değildir. Çin rejiminin “eğitim kampları” altında tutsak olmaya zorladığı Doğu Türkistan halkı rejimin öğretisiyle  iş birliği içinde yaşamadığı gerekçesiyle yaşam hakkı da dahil olmak üzere çok ağır insan hakkı ihlalleri ile karşı karşıya kalmaktadır.

Bütün bunların yanında dünyadaki insan hakları ihlallerine karşı sesimizi yükselttiğimizde, söylediklerimizin bir kıymeti HARBİYESİ olması için ülkemizde hiçbir şekilde ve şartta bir insan hakkı ihlali yaşanmaması gerektiğinin inancı içerisindeyiz. Bizler kendi ülkemizde insan haklarına dayanan, tarafı olduğumuz milletlerarası insan hakları sözleşmeleri ve anayasamızdan doğan temel hak ve hürriyetlerin tam anlamıyla yaşanabildiği bir iklim tesis edebildiğimiz taktirde dünyadaki insan hakkı ihlallerini de engelleme kabiliyetine erişebiliririz. Aksi halde söylemlerin sonuçsuz kalması pek muhtemeldir.

Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin objektif bakış açısıyla ihlal edilmeden yaşanabildiği Türkiye’ye ulaşmak en büyük arzumuzdur. Temel hakların ihlalinin hiçbir mahkeme tarafından gerçekleştirilmeden yargılamalarının yapılması da buna dahildir. Hak ihlalinin söz konusu olması halindeyse Anayasa Mahkemesi veya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları doğrultusunda ihlallerin giderilmesi anayasa normları doğru şekilde benimsemiş hukuk devleti olmanın gereğidir. Biz bu itibarla anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarının uygulanmıyor olmasına hukuk devleti niteliğinin kaybedilmesi  olarak tanımlıyoruz.

Hukuk devleti olma niteliğinin aşınması veya kaybolmasının kişiler üzerindeki en bariz etkisi, kişi güvenliği ve hürriyeti Hakkı’nın ihlal edilmesi ile ortaya çıkmaktadır. Bu durumda, kişiler eylemleri nedeniyle öngörülemez gözaltı veya tutuklama süreçlerini yaşayabiliyorlar. Yaşam hakkından sonra en önemli insan haklarından olan kişi hürriyeti ve güvenliği Hakkı ihlal edilen kişiler kendilerini haksız bir şekilde gözaltında veya cezaevinde bulabilmektedirler. Bu sebeple bütün yargı organlarına AYM ve AİHM kararlarına uymak çağrısı yapıyoruz. Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarına uymak anayasal bir zorunluluktur. Anayasamızda hiçbir yoruma mahal vermeden Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarına uyma gerekliliği açıkça belirtilmektedir. Anayasa Mahkemesi ve AİHM nezdindeki bireysel başvuru yolu mekanizması, temel hak ve özgürlüklerin gereği gibi kullanılmasını temin eder. Anayasa Mahkemesi ve AİHM’in verdiği ihlal kararlarına uyulmaması,  kişi özgürlüğü ve güvenliği ilkesini doğrudan zedelediği gibi bireylerin hak ve özgürlüklerini yaşamasını engelleyen bir faktördür

İnsan haklarına dayanan bir temele sahip ülkede yaşama isteği soyut bir talepten ibaret değildir. Devletin bütün elleriyle insan haklarını esas alan bir anlayışa sahip olması ülke insanlarının toplumsal barış ve ekonomik refah içinde yaşamasını sağlayan en önemli etkendir. Kişi özgürlüğüne ifade özgürlüğüne ve teşebbüs özgürlüğüne tam manasıyla sahip olamayan bireylerin yaşadığı toplumda, barıştan, refahtan veya kalkınmadan söz etmek abesle iştigal olacaktır. En temel insan haklarından yoksun olan bir toplumda yoksulluğun ve kargaşanın zemin bulması doğal bir sonuçtur.

Sonuç olarak bizler bu anlamlı günü hakların ve özgürlüklerin olması gerektiği gibi yaşanıldığı bir ortamda karşılamak isterdik. Ancak belirttiğimiz üzere insan hakkı ihlalleri dünyanın muhtelif yerlerinde ve ülkemizde ne yazık ki kötü bir seviyededir. Bizler tekrardan anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarına gereği gibi uyulması çağrısını yapıyoruz. Bireylerin haksız gözaltı veya tutuklama yaşamadığı adil yargılandığı ifade özgürlüğüne sahip olduğu bir ülkede yaşama isteğimizi en yüksek sesle söylüyoruz. İnsan hakları günlerinin olumsuz örneklerin söylenmek zorunda kalındığı değil pozitif anlamda örneklerin yüceltildiği günler olmasını diliyoruz.

Saygılarımızla

ETKİNLİK TAKVİMİ

14.12.2025
AV. UFUK KÖK
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.