TÜBAKKOM BASIN AÇIKLAMASI
Tarih: 11.10.2011 23:00:00| Okunma Sayısı: 2792

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ KADIN HUKUKU KOMİSYONU (TÜBAKKOM)  BASIN AÇIKLAMASIDIR

Ülkemizde erkek egemen toplum yapısının etkileri sonucu gözlemlenmekte olan erken evlilikler, töre ya da namus adı altında işlenen kadın cinayetleri, kadına yönelik her türlü şiddet ve cinsiyet ayrımcılığı gerek medyada gerek yargısal alanda gerekse sosyal ilişkiler bağlamında sık sık karşımıza çıkmaktadır. Ortaya çıkan bu manzaranın sosyolojik, psikolojik ve ekonomik etkenleri kendi alanında uzmanları tarafından değerlendirilmelidir. Ancak,

17.09.2011 tarihli HSYK basın açıklamasının 1. madde olarak belirlendiği bölümde,

“Ülkemizin özellikle doğu ve güneydoğu bölgelerinde 15 yaşından küçük kızların yine çoğunlukla kendi yaşlarına yakın erkeklerle davullu zurnalı evlendirildikleri, bu gayrı resmi evlilikten çocuk sahibi oldukları ve bunun savcılık tarafından öğrenilmesi üzerine de erkek ve ailesinin ağır ceza mahkemelerinde yargılanıp ceza aldığı, bu kez 15 yaşını doldurmadan evlenen kızın, çocuğuyla birlikte bakıma muhtaç kaldığı gerçeği karşısında, bu gibi durumlarda cezanın indirilmesi veya eski 434. madde benzeri bir düzenleme ile cezanın kaldırılması suretiyle bu konuda ortaya çıkan mağduriyetin engellenmesinin önerildiği, böylece sosyal bir yaranın tedavi edilmesi istendiği, grup çalışmalarının hiçbirinde tecavüzcü ile evlenilmesinin veya 15 yaşından küçük mağdurun tek başına rızasının cezasızlık sebebi sayılmasının gündeme gelmediği” beyan edilmiştir.

HSYK’ nın , 4. grup olarak nitelendirdiği ve ceza hakimlerinin katılımı ile gerçekleştirdiği , 28.29 Nisan 2011 tarihli yargıda durum analizi toplantı tutanağının

-76 numaralı bölümünde, “15 yaşından küçüklerle rızaen cinsel ilişki suçlarının ceza miktarları düşürülmeli, 765 Sayılı TCK’ nın 434 md. deki uygulama yeniden hayata geçirilmelidir” şeklindeki görüşlerin ifade edildiği görülmektedir.

 Görevi aynı zamanda evrensel hukuk kurallarının tatbiki olan hakim ve savcılarımızın oluşturduğu HSYK’nın basın açıklaması, yine HSYK’nın resmi sitesinde yayınlanan 2011 Yılı Yargıda Durum Analizi Toplantı Tutanağı’nın 4. Grup önerilerinde belirtilen ifadelerle örtüşmemektedir.

HSYK, bu yasa değişikliği önerisini sözde ortaya çıkan mağduriyetin giderilmesi ve böylece sosyal bir yaranın tedavi edilmesi amacı ile dile getirildiğini ifade etmektedir. Oysaki bu tespit ve öneri ile mağdur çocuğun yüksek yararı göz ardı edilmiştir. Mağdur çocuğun mevcut hali bu önerilerle çözüme kavuşmayacaktır.

                        Mevcut yasal düzenlemeler bu haliyle kadını korumakta aciz kalmışken eski TCK Madde 434’ün çözüm önerisi olarak sunulması ve kabulü ile toplumun kadına ve şiddete bakışında toplumsal bilinç ve algı değişimini beklemek hayal olacaktır. Kadın her zamankinden daha fazla şiddete maruz kalacak ve git gide toplumsal hayattan dışlanarak telafisi mümkün olmayan sonuçlar ortaya çıkacaktır. 

HSYK’nın 17.09.2011 tarihli basın açıklamasında ki bir diğer noktayı da atlamadan geçemeyeceğiz. Önerilen düzenlemelerin gerekçesi ifade edilirken, kadın hakim ve savcılarımızın sayıları da verilerek kamuoyunda oluşan tepkinin ne denli haksız ve temelsiz olduğunun ifade edilmeye çalışılması, kadının bir kez daha ayrımcılığa maruz kaldığının bir başka göstergesidir.

Yine gündemde yer alan;                 

 

Danıştay 10. Dairesinde görülen, 13/06/2011 Tarih ve 2010/11873 E. Sayılı davada Tapu Sicil Tüzüğü’nün 57. Maddesi’nin 1. Fıkrasının (d) bendi ile ilgili genelgenin ‘’Aile Konutu Şerhi’’ başlıklı Bölümünün 1. Maddesinin, yürütmesinin durdurulmasına karar vermiştir. Bu kararın akabinde TKGM, Genel Müdürlüğünce 16/08/2011 tarihli bir genelge yayımlanmıştır. Bu genelge gereğince tüm Tapu ve Kadastro Bölge Müdürlükleri tarafından, yargısal süreç sonunda aksi bir karar verilinceye kadar, malik olmayan eşin talebi ile aile konutu şerhi işlenmesi için mahkeme kararı aranmaktadır. Söz konusu genelge hukuki olmadığı gibi bu genelgenin uygulama alanı da yoktur. Zira yürütmenin durdurulması kararı başvurucu vatandaşın dava konusu ile ilgili olup diğer tüm vatandaşları etkilemesi hukuken mümkün değildir.

 

 

Türk Medeni Kanunu’nun Aile Konutu Şerhine ilişkin hükmü açıktır. Bu yasal düzenlemeye rağmen ve ortada anayasaya aykırılık başvurusu neticesinde verilmiş olan bir yürütmenin durdurulması kararı da yokken, malik olmayan eşin talebi ile aile konutu şerhi işlenmesi için mahkeme kararı aramak hukuka ve kanunlara aykırı bir durum oluşturmaktadır.

 

Kaldı ki yeni borçlar kanunu kapsamında kefalete ilişkin hükümlerde dahi eşin rızası aranırken, bu genelge neticesinde ortak konutla ilgili rızasız tasarrufların artmasına olanak sağlanacaktır. Bu durum maddi imkansızlıklar içinde ki kadın ve çocuk açısından hakkaniyete aykırılık teşkil etmektedir.

 

Tüm bunlar göz önüne alındığında;

 

-İş yükünün ağırlığı dikkate alındığında, yargılama aşamasında uzun bir sürece yayılan hak arama özgürlüğünün kısıtlanması ne şekilde önlenecektir?

 

-Dava açmaya zorlanan, çalışmalarına rağmen mal varlıklarının %80’ni erkeklerin mülkiyetinde bulunan, maaş kartları ve tüm maddi kazanımları iradesi dışında elinden alınan yada ekonomik özgürlüğü bulunmayan ekonomik şiddet mağduru kadınların, dava harçları hususu ne şekilde çözümlenecektir?

 

-Yargılama sürecinde meydana gelen, ortak konuta ilişkin rızasız tasarruflardan doğan zararlar nasıl giderilecektir?

 

-Öte yandan hakkaniyet açısından ise mağdur kadın ile birlikte kalan müşterek çocukların yüksek yararı nasıl korunacaktır?

 

Tüm beyanlarımızın takdirini kamuoyunun yorumuna bırakıyoruz.

 

                        Basının değerli temsilcileri;

 

Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının insan hakları ve özgürlükleri mücadelesi veren, Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonu (TÜBAKKOM) ve kadının insan hakları savunucuları olarak biz; kadın hakları ve özgürlükleri ile ilgili kazanımlarımızı geriye götürecek, hukuki, mantiki ve uygulanabilirliği olmayan tüm fikirlerin, düzenlemelerin ve önerilerin karşısında olduk ve bundan sonra da olmaya devam edeceğiz.

 

Kadına ve çocuğa yönelik her türlü şiddetin, cinsiyet ayrımcılığının doruk noktasına ulaştığı, gayri resmi erken evliliklerin ve çok eşliliğin meşru kılınmaya çalışıldığının, medyada ve günlük yaşamda sıklıkla görüldüğü bir ortamda yeniden TCK. 434 benzeri uygulamaların önerilmesi hele ki bütün bu önerilerin hukukun iki sac ayağı olan, hukukun ve demokrasinin teminatı olan hakim ve savcılarımızın bir kısmının görüşü olarak dile getirilmesi bizi derin kaygı ve üzüntüye sürüklemiştir. Bu bağlamda sosyal devlet ilkesi gereği tüm kamu kurum ve kuruluşlarında kadına yönelik şiddet ve cinsiyet ayrımcılığı temalı, ulusal ve uluslararası mevzuat çerçevesinde eğitim çalışmalarının yapılması gereğini biz kez daha vurgulamak zorunlu olmuştur.

 

Umarım yarın, kadınlar için şiddetsiz ve daha adil bir dünyaya uyanırız.

                                              

                        Av. Hidaye KAHYAOĞULLARI

            TÜBAKKOM DÖNEM SÖZCÜSÜ

              AYDIN BAROSU KADIN HAKLARI KOMİSYONU BAŞKANI

 

 

ETKİNLİK TAKVİMİ

Calendar
Title and navigation
Title and navigation
<<<Nisan 2024><<
Nisan 2024
 PSÇPCCP
1325262728293031
141234567
15891011121314
1615161718192021
1722232425262728
18293012345

25.04.2024
AV. ADNAN DEMİRDÖĞER
BARO BAŞKANI

BARO LEVHASI


© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.